Önsöz

Değerli okurlarımız,

İnsanın saç tasarımı daima büyük sosyal ve kültürel öneme sahip bir süreç olmuştur. Din ve kast üyeleri buna göre çok uzun bir süreden beri kendi sosyokültürel durumlarını ana saçları üzerinden sunarlardı ve başkaları için dış görünümlerine dikkat ederlerdi. Saç şekli insanların sosyal gruplara dahil olmalarına imkan sağlamasının esas olması ve bu durumun bugün arka planda kalmasına rağmen, neredeyse tüm insanlar saç şekillerini estetik özdeğerlendirmelerine katmaktadırlar. Eskiden saçların sosyal statüyü belirlediği yerde, modern dünyada izlenebilirlik yaratıyor ve bu yönden bireylerin refahı için önem taşımaktadır. Bu nedenlerden dolayı, ana saçların kontrolsüz ve muhtemelen hastalık kaynaklı kaybının (alopesi), insanlarda önemli sorunlar yaratması hiç şaşırtıcı değildir. Bu nedenle, insanlık henüz fen bilimlerini bilmezken, saç dökülmesini nasıl durdurabilecekleri hakkında ya da bunun durdurulamaz olmasına kanaat getirmek ile meşgul olmuşlardır. Bu doğrultuda, saç dökülmesinin nedenleri hakkında iddialar ve sözde nasıl önüne geçilebilmesi hakkında, zamanla birlikte çok sayıda mitler geliştirilmiştir.

Önünüzde bulunan yazıda, saç dökülmesi hakkındaki mitler ve efsaneler sizin için bir araya getirilmiştir. Bunlar gerçekleştirildiğinde eğlenceli oldukları gibi, ancak kimi zaman tehlikeli ve sağlığa zararlıdırlar. Bu bakımdan, okuduğunuz yazıda tanıtılan saç dökülmesi hakkında nedenlerin ve önlemlerin ancak ikinci planda eğlenceli olmalarının önce ilk olarak tarihsel büyüyen mitler ve efsaneler olduklarını ve kimseyi taklit etmeye teşvik etmemelerini unutmayınız.

Bu anlamda okurken zevk duymanızı diliyorum!

İçten dileklerimle

Angela Lehmann

Saç dökülmesinin nedenleri hakkında mitler

Bu bölüm saç dökülmesinin nedenleri üzerinde gelişen mitleri içeriyor. Bilgilerin günümüzdeki bilimsel bir yaklaşıma karşı duramadığını göreceksiniz. Bu yönden saç dökülmesinin altında yatan nedenler olarak göz ardı edilebilirler.

İçindekiler bölümüne geri dön

Negatif duygular ve melankoli

Çok zamandan beri alopesinin büyük bir ihtimalle etkilenenlerin negatif hislerinin ve melankolikliğin beraberinde oluştuğuna ve nedenlerin bunların olduğuna inanılmıştır. Buna göre, genellikle kötü bir ruh halinde olan ya da neşesiz insanlar saç dökülmesi için daha yüksek bir risk altındaymış.

Bu mite karşı koymak bugünün perspektifinden bakıldığında bile kolay değil, çünkü gözlemlediğizde bu gerçekten doğrulanmıyor mu? İstatistik bakış açısından gerçekten isabet edebilir, çünkü her insan hayatında yorgun veya kederli bir noktaya gelebilir ve bu hislerden kaçma imkanına sahip olmayabilir. Bunun nedeni örneğin, bir kaza ya da acı kader olabilirken, bilim adamları büyük talihsizlik yaşayan insanlarda aniden saç dökülmesi yoğunlaşması tespit etmemişlerdir. Ancak böyle bir izlem örneğin savaş zamanlarında beklenirken, günümüze kadar tespit edilmemiştir. Bu durumda yaşanan talihsizlik ve saç dökülmesi arasında nedensel ilişki bulunmamaktadır.

Ama objektif olarak kesin neden olması aranmadığına rağmen, sübjektif talihsizlik olarak karakterize edilmiş hastalık belirtilerine bakıldığında gerçekler nasıl beliriyor? Tıbbi açıdan bakıldığında, örneğin depresyonlar gibi ciddi bir ıstırap yaşanması ile karakterize edilen hastalık söz konusu olabilir . Bu konuda da, bilim bakımından depresyonlu insanlarda alopesi belirtilerinin yoğunlaşması görülmemiş, saç dökülmesine sebep olan negatif etkiler tespit edilmemiştir. Ancak bilimsel yönde kalabilmek için kısıtlama olarak, depresyona yakın olan ve gerçekten saç kaybını beraberinde getiren bir hastalığın var olduğuna burada değinilmesi gerekmektedir. Bu anlamda hastaların kendi saçlarını yolma zorunluğuna maruz kalan, trikotilomani hastalığı söz konusudur. Bu hastalık çoğu zaman depresyonun beraberinde gelirken, saç yolması klasik bir saç dökülmesi olarak görülmez.

Özetle, olumsuz duygular ya da sübjektif acılar kelliğe neden olamaz. Sübjektif hayat kalitesi ve saç dökülmesi arasında bilimsel bakış olarak başka bir sebep-etki-ilişkisi vardır: Saç dökülmesine düşmüş hayat kalitesi sebep değil, saç dökülmesi düşük hayat kalitesinin sebebidir!

Büyük zihinsel veya fiziksel efor

Tarihsel olarak kişinin alopesi hastalığının sorumlusu, yaptığı büyük zihinsel ya da fiziksel efor olduğu oldukça yaygındı. Bu arada zihinsel ve fiziksel için kullanılan terimlerin spektrumu çok geniştir: Bir yandan sürekli düşünceli olmayı veya büyük entelektüel görevlerin çözme anlamına gelen düşünür alın kelimesi olarak belirir. Bazıları, zor bir sorunu çözemediklerinde, saçlarımı yolacağım sözünü kullanır. Diğr yandan, yorucu ve ahlaykırı cinsel yaşam da saç dökülmesi için sorumlu tutulmuştur.

İlki olan zihinsel çaba konusuna bakıldığında, olumsuz duygular gibidirler: Hayatında hiç kimse kendini zihinsel çaba göstermek zorunda kalmaktan koruyamaz; ve böylece sadece kafaları ile çalışan insanlar, vücutlarının ilgili kısımlarında oluşan görümsel ciddi değişimlerin bu nedenden dolayı oluştuğunu yakın buluyorlar. Düşünceli insanların genellikle oturan diye stilize edilmesi bu durumu ağırlaştırır ve elleri kalemi kağıda doğru getirmedikleri zamanlarda, alınlarına veya saçlarına dokunur. Bu durum nedensel bağlantıyı daha da sertleştirir. Ancak burada da geçerlidir: Ampirik olarak düşünme ve problem çözmenin, alopesiye yol açtığına dair hiçbir kanıt yoktur. Bu doğrultuda, üniversitelerde önemli sınavlara giren insanların içinde daha fazla saçsız insanlar görünürdü. Ama bu durum söz konusu değil. Yine de bir bağlantı göz ardı edilmemeli: Depresyon hastalığına benzer olarak, düşünmekle çok vakit harcayanlar, problemlerinin dışında, düzenli yemeklerini unutabilirler veya iştahsızlık şikayetleri meydana gelebilir. Bu da yine her iki durumda temel düşük beslenmeye yol açabilir. Ancak, bu tür beslenme bozukluğu uzun süre var olduğunda, gerçekten saç dökülmesine sebep olabilir.

Bu durum, ahlaka aykırı cinsel yaşamın alopesi için sorumlu tutulduğunda daha da farklıdır. Bu konuda, aşırı fiziki zorlanmanın yüksek alopesi riski ile bağlantılı olması ön planda değildir. Ancak bu ima, bir kişinin bu derece ahlaksız cinsel yaşamı var ise, çok sayıda seks partnerinin olması gerektiğine dair yankılar vardır. Gerçek şu ki, alopesi ve sıkça değişen seks partnerleri hakkında bilimsel bağlantı olduğuna dair, tarihsel belgeler mevcuttur. Önceki dönemde, frengi hastalığı cinsel yolla bulaşan en yaygın hastalıklardan biri olmuştur. Bu, Treponema pallidum bakterisinin neden olduğu ve mukozal temas yoluyla yayılabilen bir enfeksiyon hastalığıdır. Frengi hastalığı dört aşamada ilerlerken, çok sayıda enfeksiyonlu kişilerin ana saçlarında, ikinci ve üçüncü hastalık aşamasında dökülme (Alopecia syfilitika) meydana gelebilir. Bu durum, genellikle kişinin kafasının yan tarafının yanı sıra arka kafasında ufak lekeli ve güve yenmesine benzeyen saç dökülmesi olarak tezahür eder. Ancak, bu hastalık 20. yüzyılın sürecinde dünyanın büyük bölümünde; günümüzde daha iyi koruma yöntemlerinin varlığının yanı sıra güçlü antibiyotikler sayesinde geriledi. Bu nedenlerden dolayı, ani idiyopatik alopesi durumlarında frengi hastalığı göz ardı edilmemeli. Ancak, frengi hastalığı tabanlı saç kaybının, tüm saç kayıplarının nedenleri arasında çok az rol oynadığı kabul edilebilir. Frengi enfeksiyonuna yakalananlarda başka semptomlar da belirlendiğinden dolayı, alopecia syfilitika henüz oluşmadan başka rahatsızlıklar verir.

İçindekiler bölümüne geri dön

Çelgiden dolayı saç dökülmesi

Saç dökümü ile ilgili modern bir mite göre, türüne bakmaksızın uzun süre çelgi takmak ana saçın kaybına neden olabilirmiş. Bunun altını çizmek için, sıkı taşınan çelginin kafa derisi içindeki mikro sirkülasyonu engellediği ve böylece saç foliküllerin oksijen ve besin takviyesini düşürerek uzun vadede kurumalarına neden olduğu yaygındır.

Ancak bu konuya karşı cevap verilebilir. Saç köklerinin oksijen ve besin takviyesi kan dolaşımı üzerinden gerçekleşir ve her hangi bir çelgi (uygun olarak takıldığında) mikro sirkülasyonu engelleyemez.

Bu mitin özel bir türü genellikle acemi eğitimini tamamlamış genç erkekler tarafından sorulur. Acemi okul sırasında giydikleri kaskın ileride saç kaybına neden olmasından endişe ediyorlar. Bu özel bir durumdur, çünkü acemiler ergenlik çağının sonunda bulunuyorlar ve kan dolaşımlarında artık istikrarlı cinsiyet hormonu seviyesi bulunuyor (bu konuda ilerideki bölümü okuyunuz). Bireysel olarak, istikrarlı hormon miktarının başlamasını, beraberinde (androgenetik) alopesi getirebilir. Acemi okulun bitişi veya kaskın uzun süre takılması alopesi başlangıcı ile bir araya geldiğinden dolayı, kaskın saç dökülmesinden sorumlu olduğu sonucu çıkarılır. Bu doğru değildir, bundan ziyade ergenlik sonunda hormon miktarının dengesine bağlıdır.

İçindekiler bölümüne geri dön

Saç dökülmesinin gerçek nedeni

Şimdiye kadar üç bölümde işlenen mitlerden ve onların gerçekliğe yönelik bağlantılarına yol açtıktan sonra, artık alopesinin gerçek oluşmasına açıklık getiriliyor.

Bunun cevabı çoğu zaman olduğu gibi çok yönlüdür. İlaçların ve yetersiz beslenmenin neden olabileceği gibi, kaza sonrası yaralar veya her türlü yanmalar da sebep olabilir. Ayrıca yaşlılık, hamilelik veya menopoz gibi hormonsal değişiklikler de saç kaybına neden olabilir. Bu bakımdan, nedenlerin daima bireysel olarak ve somut olgular doğrultusuna araştırılması gerekmektedir.

Saç dökümünün en sık görülen türü, androgenetik alopesidir. Bu saç dökümü türü, genetik olduğundan dolayı, kısıtlama yapılmadan her insanda oluşabilir. Androgenetik alopesi, saç foliküllerin dihidrotestosteron adlı hormon türevine karşı aşırı duyarlık duyması bazındadır. Bu hormonun kafa derisinde de bulunmasından dolayı, saç folikülleri ile temas edebilir ve saçı büyüme aşamasında, o kadar kısaltabilir ki, sonucu kellik olabilir. Nihayetinde etkilenen folikül kendini yitirir.

İçindekiler bölümüne geri dön

Saç dökülmesinin tedavisi hakkında mitler

Saç dökülmesi hakkında ne kadar çok sayılı mitler varsa, saç dökülmesinin en iyi şekilde nasıl tedavi edilebileceği ile ilgili mitler de mevcuttur. En yaygın mitler aşağıda müzakere edilecek. Tekrar belirtmek gerekir, bu yöntem size belki eğlenceli veya tuhaf gelebilir, ancak bunun isteyerek yapıldığından şüpheniz olmasın. Ancak, aşağıdaki sayılan hiç bir yöntem alopesiyi durdurmaya katkıda bulunamazken, kaybedilen saçları zaten geri getiremez. Bu metotlar en kötü durumda, sağlığa zarar verebilir.

İçindekiler bölümüne geri dön

Sıvı ve katı yağlar

Saç kaybının tedavi konseptlerinin en eskileri, sıvı ve katı yağlar bazındadır. Bunlar masaj yaparak veya başka tür fiziksel temas yoluyla (kalan) saçlara sürülür ve kaynağa göre saçı veya saç dibini güçlendirmek için yapılır. Saç dökülmesi tedavisi için sıvı ve katı yağların önerilmesinin altında başarılı deneyler değil, bu maddelerin tarihsel kültürlerde insanlığa vücut temizliği konusunda sunulan en eski doğal ürünler olduklarındandır.

İlk olarak, sıvı ve katı yağların saç üzerinde fizyolojik etki yapma imkanları yoktur. Bunun nedeni, saçın görülen parçasının cansız olması ve kendinin her hangi metabolizmaya sahip olmamasıdır. Bu sebepten dolayı, saç üzerinde sürülen yağ hiç bir etki edemez. Bu mitin uzun ömürlü olmasının sebebi, canlı görünen saçın parlak görünümlü olduğu ve bu görüntünün belirtilmiş bir yağ orantısına bağlı olmasıdır. Bunun karşısında parlamayan ve yağ orantısı az olan saçlar kuruluk ile bağdaştırılır. Buna rağmen, her ikisinin saç kaybı üzerinde hiçbir etkisi yoktur.

Ancak sıvı veya katı yağın kafa derisine sürüldüğünde ne olur? Bunlar görünür saça kadar girerek (saç kökü) orada şifa etkisi yaratamaz mı? Bu durum söz konusu değil. Cilt, çevreye karşı yağın da kolayca geçemeyeceği güçlü bir bariyer temsil ederken, biyoaktif moleküllerin veya maddelerin başarılı olmaları daha da olanaksız olabilir. İnsan derisi evrimsel olarak, organizmaya çevreden her şeyin girebilmemesi için tasarlanmıştır. Sıvı ve katı yağlar, fazla sürüldüklerinde ve vücut hijyeni sırasında temizlenmediklerinde, et kötü durumda cilt gözeneklerini kapatarak, sivilceler ve cilt enfeksiyonu gibi saç köklerine zarar vermeye kadar gidebilen sorunlara yol açabilirler.

Sıkça propagandası yapılan yöntem ise, saç büyümesi için tam tersini hedefliyordu. Bu yöntem ile saçın, sabun, alkol, alkalik veya asidik çözeltiler kullanarak yağdan arınması amaçlanıyordu. Bu arada saçın yüzeysel tedavisinde kullanılan; şüphesiz yüksek orantılı alkolün de tabii olduğu, agresif kimyasallar, cildin yanı sıra sağlık için de öngörülemeyen sonuçlara yol açabildiğine dikkat çekmek gerekir. Alkolün, dozaja bağlı olarak kanserojen olmasıyla beraber, alkaliler ve asitler ile aynı özellik taşıma gerçeğinin dışında, proteinlerin fizyolojik biçimini yok edebilirler (denatürasyon). Cildin metabolizmasına verilen zararın boyutunun öngörülemez olmasının gerçeği dışında, güçlü alkalik veya asidik çözeltiler, akut yanık tehlikesi yaratırlar. Göze değen çözeltiler körlüğe yol açabilir.

İçindekiler bölümüne geri dön

Pırasagiller

Batının yanı sıra yakın ve uzak doğuda sarımsak ve soğan saç dökümüne karşı kendini kanıtlamış ev ilacı olarak geçer. Büyük bir ihtimalle, yağ konusunda olduğu gibi bu yetişenlerinde insanlığın en eski kültür bitkilerinin içinde yer aldıkları için ve aradan çok zaman geçtiğinden dolayı, saç dökülmesini engelleyici etkisinin kanıtlandığına inanılmaktadır. Bir reçete, örneğin yarım kesilmiş ve çentikli soğanı konyak içinde bırakılmasını ve çektikten sonra suyunu saçlara masaj yaparak yedirilmesini hedefliyor.

En azından soğanların ya da sarımsakların vücut üzerinde etkisi olduğu yakın bulunmaktadır. Kişiden sızan koku, bu bitkilerden oldukça büyük miktarlar tükettiğini gösterir. Ancak, gıda olarak kullanım için geçerlilik ile dış uygulama aynı değildir. Örneğin, sarımsağın karakteristik kokusuna sebep olan bağlantılar, dış uygulamada cilde giremezler ve dışarıda kalırlar. Bu aynı zamanda, soğan için de geçerlidir.

Etkisizlikten dolayı prensip olarak gerek olmasa bile, kafa derisinin tedavisinde kullanılan soğan ve sarımsağın bileşimleri hiç bir şekilde göze gelmemeli. Pırasagillerin içerdiği kimyasal bağlantılar gözler ve mukozalar için az ya da şiddetli tahrik edici etki yapabilir. Bu konuya, özellikle soğan önceden yüksek dozajlı alkol içinde bırakılmışsa dikkat edilmelidir. Tedavi ayrıca, su çektiğinden dolayı, cildin doğal nem dengesini bozmaktadır. Böylece cilt kuruyabilir, çatlayabilir ve saçlar mekanik zorlama durumunda kopabilir. Bu şekilde enfeksiyonlar oluşabilir ve en kötü durumda, estetik olmayan yara izleri meydana gelebilir.

Ancak şunlara açıklık getirmek gerekir: Soğanların ve sarımsakların olası saç dökülmesine etkileri olmasa bile, bu bitkilerin tüketimi için iyi nedenler vardır: Bir yandan uzun zamandır her kültürün mutfaklarına zenginlik katarlar ve diğer yandan sarımsak tüketiminin ateroskleroz riskini azalttığına dair bilgiler mevcuttur.

İçindekiler bölümüne geri dön

Diğer bitkisel tedavi yöntemleri

Diğer öneriler saç tedavisi konusunda her türlü bitki ve meyvelerden söz ediyorlar. Bunların içinde örneğin, ada çayı, kekik, ardıç, biberiye, dulavrat otu, ısırgan, çemen veya kalmusun yanı sıra limon kabuğu yer alıyor. Ancak, bu bitkilerin hiçbir etkisi ampirik olarak kanıtlanmıştır. Bu durum yukarıda bahsedilen nedenlere bağlanabilir. Bunların karşısında, bazı bitkilerin veya bunların parçalarının tüketiminden doğan riskler ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Örneğin, kalmusun içerdiği asaronlarda kanıtlanmış olarak bulunan mutagen, kanserojendir ve üremede toksikdir.

Bu aynı şekilde özel olan kroton yağı için geçerlidir. Bu yağ aynı adlı kroton ağacından kazanılır ve geleneksel tıp dalında, özellikle sindirim rahatsızlıklarında ev ilacı olarak yer alırdı. Ancak, günümüzün tıp ansiklopedilerinde saç dökülmesi tedavisinde de kullanmak için tavsiye edilir. Bu yağın da genetiğe zarar verdiğinin ve tümör oluşumunda katkıda bulunduğunun kanıtlı olması gerçeğinin yanında bu tür tedavi diğer bir rahatsızlık verici etki yapar: Cildin yağ ile temasından çok kısa bir süre sonra cilt tahrişleri ve iltihaplar meydana gelir. Bu durum konsantrasyonun yanı sıra yağın da çok yönlü bileşenlerine bağlıdır. Yağın cilt ile temas ettiğinde, granülositlerin cildin dış tabakalarına girmesi ile sonuçlanan bir iltihap tepkisi yarattığı, hayvan deneylerinde gösterilmiştir. İltihap her ne kadar 30 saat sonra azalmaya başlasa bile, yağ kalıcı bir genetik bozukluğu bırakır.

Bir diğer, genel olarak bitkisel kazanılan maddenin de saç uzamasını teşvik ettiği rivayeti vardır. Burada doğal haliyle genellikle kahve çekirdeğinden kazanılan kafein söz konusudur. Kafein tüketildiğinde insan bedeninde çok sayıda fizyolojik etki yapar. Ancak diğer bir mite göre dıştan uygulamada, saç uzamasına yardımcı olduğundan söz eder. Dıştan uygulan kafeinin etkisi henüz hasta araştırmaları ile klinik olarak kanıtlanamadı. Bazı araştırmalar her ne kadar model sistemler aracılığıyla kafeinin etkileri ile ilgilense de, saç dökülmesinden etkilenenler için veriler bulunmamaktadır. Şimdiye kadar ancak şampuan ve tentürlerin dıştan uygulandıklarında zararlı olmadıkları kanıtlanmıştır.

Saç dökülmesinin bitkisel maddeler ile tedavisi hakkında özet yapılırsa, en iyi durumda alopesiye hiç bir fayda etmediklerinin yanı sıra hiç bir fizyolojik etki sağlamadıklarıdır. En kötü sonuç olarak, kuru ve çatlak cilt, yüzeysel yaralar ve iz bırakan enfeksiyonların yanı sıra ardından oluşabilen tümörlere kadar varabilir. Kullanıcı özellikle bileşenlerini bilmediği preparasyonlarda dikkatli olmalıdır.

İçindekiler bölümüne geri dön

Mineral tedavi yöntemleri

Bu alt noktada, kükürt ve petrol fraksiyonlarının yanı sıra ziftin yer aldığı mineralik uygulamalar özetlenebilir. Bunun ile ilgili, zift, petrol fraksiyonlarını ve benzerlerinin potansiyel kanserojen madde içere bildiklerine değinmek gerekir. Ancak bu tür mineralik tedavi yöntemleri önemsiz tavsiyeler olup, kullanım şekilleri dahi tam olarak belirtilmemiştir. Potansiyel tehlikeler göz önüne alındığında, genel olarak göz ardı edilebilirler.

İçindekiler bölümüne geri dön

İspanyol sineği

1920 yılından olan, Halk İlaçları Sağlık Ansiklopedisinde, saç dökülmesi tedavisi için başka tavsiyelerin yanı sıra İspanyol sineği altında, “ispirto, sabun, pomat veya sargı bezi” tavsiye edilmiştir. Bu gerçeğin dikkat çekme nedeni ise, İspanyol sineği olarak bilinen böceğin (Lytta vesicatoria) Avrupa’nın büyük bölümünde yüz yıllar boyunca her şeyin şifası olarak kullanılan halk ilacı olarak kullanılmış olmasıdır. Bu uygulama, böceğin hemolimflerinin (kan ile kıyaslanabilir) büyük miktarda cantharidin maddesi içermesine dayanır. Bu madde, eski çağlardan beri çeşitli vesilelerle kullanılır. Duruma göre çok acı vermiş olabilen, uzun süren ereksiyon için kullanıldığına dair kaynaklar vardır. Görünüşe göre bu, idrar yollarında büyük bir duyarlık yaratmasına dayanır. Cantharidin bundan dolayı böbreklere zarar vericidir. Yüksek dozajlarda kullanıldığında, çok az konsantrelerde bile olsa, ölüme neden olabilen nörotoksik etkisini gösterir. Saç dökülmesine karşı kullanılmasının nedeni, ancak cantharidinin dıştan uygulandığında, kuvvetli tahriş zehri olarak etkili olmasına ve nekrosların yanı sıra iltihaplara sebep olmasıdır. İhtimal olarak, maddenin kafa derisine sürüldüğünde cildin kan dolaşımına katkıda bulunması ve böylece saç büyümesini tetiklemesinden dolayı tavsiye edilmiştir. Ancak bunun için de hiçbir ampirik kanıt bulunmamaktadır ve cantharidinden doğan potansiyel tehlikeden dolayı, İspanyol sineğinin evde kullanımı kesinlikle tavsiye edilmez.

İçindekiler bölümüne geri dön

Aşırı tarama

Bir konu kanıtlanmış gibi görünüyor: Saçın büyümesi için kan dolaşımı ve kafa derisinin beslenmesi çok önemlidir. Bu tespite herhalde şüphesiz olarak muhtemelen herkes katılır. Kan akışını teşvik etmek için ve bununla beraber saç büyümesi tetiklemek için, bazı yerlerde saçın yoğun olarak taranması hakkında tavsiyeler ile karşılaşılır. Bunu yaparken, maksimum etki yaratabilmek için tarak uçlarının kafa derisine temas etmesi en iyi ihtimaldir. İlk belirtilmesi gerekenler: Evet, kan ve besin kaynağı elzemdir, ama herhangi uğraşımın amacı, beslemeyi kalıcı olarak iyileştirmek olmalıdır. Mekansal ve zamansal sınırlı olan, yüksek mekanik zorlama ise bu hedefe katkıda bulunamaz. Tarağın cilde sert indirilmesi, bilakis yüzeysel yaralar oluşturma riskini taşımaktadır. Bunun dışında çekme kuvvetleri etkisini gösterebilir ve mikro damarlarda çatlamaların sonucu olarak hematomlar oluşabilir. Her ikisi de arzu edilen olamaz. Böylece, doğru hedef ama yanlış araç ifadesi, aşırı tarama konusu için geçerli kılınabilir.

İçindekiler bölümüne geri dön

Saç dökülmesinin nasıl tedavi edilmesinin aslı

Buraya kadar sayılan gerçekler, insanlığın saç dökülmesini durdurmak veya tersine çevirmek için tarihte ne kadar farklı ve yaratıcı çabalarda bulunduğuna dair açıklık getirmiştir. Her ne kadar görüş belirtilirse bile, günümüzdeki bilime göre hedefe ulaşmak için tanıtılan tüm yöntemler en azından etkisizken, maksimum olarak zararlıdır.

Alopesiyi etkili olarak tedavi etmek için ve hastada estetik sonuç elde edebilmek için, ilk olarak saç dökülmesinin nedenleri araştırılmalıdır. Dikkate alınması gereken birçok faktör vardır: Bir ilaç veya yetersiz beslenme saç dökülmesinin sebebi olduğunda, bu durumun giderilmesi, doğal olarak saçın tekrar büyümesini tetiklemesine (tersinir alopesi) ihtimal vardır. Kaza sonuçları, ameliyatlar veya hayvan ısırmaları yara izlerine sebep olmuşsa, yara izlerinin süreci ve ciddiyet seviyesi belirli müdahaler için önemli rol oynar. Ayrıca kişinin hangi yaşta olduğu önemlidir. Alopesinin ilerleme ihtimali var mı ve bunun karşısında başka yöntemler ihtimali söz konusu olabilir mi?

Gördüğünüz gibi, sorumlu bir hasta bakımını doğrultusunda genelleşmiş tedavi tavsiyesi mümkün değildir. Bu nedenle sizi teşvik etmek istiyoruz: Saç dökümünden rahatsızsanız ve bundan dolayı hayat kalitenizin düştüğünü düşünürseniz, kliniğimizin kişisel danışmanlık hizmetinden yararlanınız. Bu konuda, saç nakli ihtimalinin yanı sıra bu yöntemin sınırları hakkında konuşmak dürüstlük ve sorumluluk uğruna zorunludur. Biz bu talebi her zaman severek karşılayabiliriz.

İçindekiler bölümüne geri dön